29.3.14

Where the Wild Things Are / Vahşi Şeyler Ülkesinde: Maurice Sendak'tan Çocuk Öfkesi ve Hayal Gücü Üzerine


Maurice Sendak'ın picture-book klasiği Where the Wild Things Are, 2009 tarihli Spike Jonze uyarlaması sayesinde geçtiğimiz yıllarda epey popüler olmuştu hatırlarsanız. Picture-book düşkünlüğümden ve "Önce kitabı okuyayım," takıntımdan Spike Jonze'u çok sevmeme rağmen filmi izlememiş, her yerde kitabı aramış ve bulamamıştım. Tam bulamayacağıma ikna olmuşken kitap geçtiğimiz haftalarda e-book olarak elime geçti ve tesadüftür ki, Türkçe çevirisi geçtiğimiz günlerde Can Çocuk'tan Celal Üster çevirisiyle Vahşi Şeyler Ülkesinde ismiyle yayımlandı. Tüm bunların üzerine, bana da beklediğimden de çok sevdiğim ve özellikle çocuklar tarafından okunması gerektiğini düşündüğüm bu klasik hakkında birkaç kelam etmek düştü elbette :) 
Kitabın kahramanı Max, bir gün kurt kostümü giyip evi birbirine katar. Annesi de onun bu yaramazlıklarını onu odasına akşam yemeği yemeden göndererek cezalandırır. Öfkesi hala yatışmayan Max'in odası birden büyük bir ormana dönüşür ve Max, bir kayığa atlayıp vahşi şeylerin ülkesine doğru yola koyulur. Orada onları sindirir, onlardan da vahşi olduğunu kanıtlar, hatta onları odalarına aç gönderir. Ama evini özler, burnuna akşam yemeğinin kokusu gelir ve eve dönmeye karar verir. Döndüğünde hâlâ sıcak bir yemek odasında kendisini beklemektedir. 
İngilizcesi sadece 338 kelimeden oluşan bu kısacık, tanıdık ama tanıdık olmasına rağmen orijinal ve okuması çok keyifli hikâyeyi, Sendak 31 yaşındayken kaleme alıp resimlemiş. Kitabın "wild things"ine ilhamı veren, kendi ailesi gibi Polanya göçmeni olan, İngilizce bilmeyen, küçükken kendisine ve kardeşine "Seni yiyip bitiririm," gibi laflar eden, bakımsız ve hastalıklı uzak akrabaları olmuş. Max'in annesinin disiplini karşısında hissettiği öfkenin tasvirinde  ne kadar çocuk psikolojisini yumuşatmadan yansıtmayı seçen bir yetişkinin öngörüsü varsa, yine onun hayal gücünün ve oyunlarının gerçekliği algılayış biçiminde de bir çocuğun  bakış açısı var. Bu ikisinin bir araya geliş biçimindeki doğallık ve didaktiklikten uzaklık, Where the Wild Things Are'ı farklı ve unutulmaz kılıyor. 


Yayımlandığı 1963'te, öğretmenlerden ve ebeveynlerden çizdiği yaramaz çocuk, çocuğunu yemek yedirmeden odasına gönderecek kadar sinirli anne ve ne olduğu belli olmayan korkunç yaratıklarla dolu ülke tasvirleri sebebiyle büyük tepki gören, iki sene sansüre maruz kalan kitap, bu süre sonrasında eleştirmenlerden çocuk öfkesine yaklaşımı, farklı ekollerden okunmayan müsait çok katmanlı hikâyesi dolayısıyla büyük övgü toplamış. 1964'te ise çocuk kitapları kütüphanecilerinin verdiği bir ödül olan Caldecott Medal'a layık görülmüş. Kitaptan çocukları uzak tutmaya çalışan öğretmenler ise, çocukların bu kitaba büyük bir ilgi gösterdiğini, kütüphanelerde ısrarla bu kitabı aradıklarını fark etmişler. 
Where the Wild Things Are'ın böyle uç reaksiyonlara sebep olan hikâyesinin bir başka güzel tarafı, edebiyatta karşımıza sıklıkla çıkan yolculuk temasını çok kısa bir hikâye olmasına rağmen büyük bir başarıyla işlemesi. Max, öfkesine çözüm olarak çıktığı yolculukta, annesinin onun öfkesine çare olarak başvurduğu cezaların aynısını vahşi şeylere veriyor. Vahşi şeyler onu çok sevmelerine rağmen hem de. Ama yine de mutsuz oluyor, sıkılıyor. Annesiyle farkında olmadan kurduğu bu empatinin sonucu olarak eve dönmeye karar veriyor ve döndüğünde, odasında hâlâ sıcak bir tabak yemekle karşılaşıyor. Yolculuk her zaman olduğu gibi Max'in de bakış açısını değiştiriyor, annesini anlamasını ve ona olan sevgisini yeniden keşfetmesini, öfkesini yatıştırmasını sağlıyor. Kendi gerçekliğini, yaramazlıklarına, vahşi şeylere ve onlar üzerinde kurduğu egemenliğe tercih ediyor. 


Daha uzun yıllar boyunca, hem çocuklar hem de yetişkinler tarafından severek okunacağına inandığım bu kitabı, hazır Türkçeye çevrilmişken ve baskısı rahatça bulunurken mutlaka arşivinize ekleyin ve sevdiğiniz bir küçüğe hediye edin derim. Ben Türkçe çevirisini henüz okumadım ama hem bir de Türkçesinden okumak hem de şahane illüstrasyonlarına basılı kopyasından bakmak için sabırsızlanıyorum! 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...