Young-adult kanser anlatılarından genellikle uzak durmaya çalışıyorum. Bunun da iki sebebi var: Kanser gibi neredeyse herkesin hayatında farklı ölçülerde iz bırakmış acı bir hastalığı çocuk-yeni yetme karakterlerlerin baş ettikleri ya da yenik düştükleri bir bağlamda okumak, izlemek beni gerçekten çok üzüyor. Ve çoğu young-adult hikayesi gibi bu anlatılar da romantize ediliyor, bu da zaten trajik olan bir hikayeyi daha da üzücü, insanı okurken parçalayan bir döngüye sokuyor ve "hastalık" mefhumuna özellikle de bu kitapların hitap ettiği yaş grubunun, bu şekilde yaklaşmasının sağlıklı olup olmadığı konusunda şüphelerim var.
Tüm bunlara rağmen şunu da söylemek lazım ki, kanser bir realite ve insan anlamlandıramadığı, nedenini bulamadığı ve çözemediği her şeye olduğu gibi bu illete de bir anlam, neden ve çözüm bulmak istiyor. O yüzden "sick-lit" denen bu türün ortaya çıkması, bu kadar popüler olması ve karşımıza kansere ya da ölümcül başka bir hastalığa yakalanmış, ama buna rağmen onları yenmiş ya da "anlamlı", "dolu" bir hayat / aşk yaşamış karakterler çıkarmasına şaşırmamak lazım.
Bu türün neredeyse en popüler ve en iyi yorumlar almış ürünlerinden John Green'in The Fault in Our Stars'ını, Türkçe'ye çevrilmiş adıyla Aynı Yıldızın Altında'sını, bu girizgahtan çıkarabileceğiniz üzere okumamak için çok direndim :) Ancak John Green'i kardeşi Hank Green ile birlikte yönettiği Youtube kanalında uzunca bir zamandır izliyor olmam ve bu kitabın bu anlamda benim için bir "başarı hikayesi" sıfatı da taşıyor olması, tüm bu saydıklarımın önüne geçti. Merak kediyi nasıl öldürdüyse beni de sağlam bırakmadı tabii ki. Neredeyse bütün kitap boyunca ağladım.. :-/
Peki nasıldı The Fault in Our Stars? Terminal kanser hastası Hazel'ın gözünden okuduğumuz roman, Hazel'ın yaşamının kanseri yenmiş Augustus ile tanıştıktan sonra nasıl şekillendiğini ele alıyor. Hazel, öleceğini bildiği için başta Augustus'tan uzak durmaya çalışsa da tahmin edebileceğiniz gibi ikili birbirine aşık oluyor. Gerisi, yine tahmin edebileceğiniz gibi, kimsenin kimse için dilemeyeceği bir trajedi.. Bu özete baktığınızda young-adult kanser anlatılarından çok da bir farkı yokmuş gibi görünen romanın en büyük farkı, hastalara, kansere yaklaşımında ve karakterlerinde. Öncelikle romanın ana karakterleri Hazel ve Augustus, genellikle orta yaşlı young-adult yazarlarının günümüz yeni yetmelerinin tüm karakteristik özelliklerinden arındırarak yazdığı yaşından olgun ve bir örnek karakterlerden çok farklılar. Hazel ve Augustus, onlarla karşılaştırıldığında öncelikle çok zeki ve çok bilmişler :) Neredeyse John Hughes'un karakterlerine yaklaşan bir şahsına münhasırlıkları var. Diyalogları da yine Hughes'daki farkındalık, komedi anlayışı ve de karamsarlıkla dolu. Bu anlamda bana yer yer çocuksu gelse de, sırf bende yarattığı bu reaksiyon, ve dili kullanımı (Hazel ve Augustus ne kadar büyük ve zekice laflar etseler de iki laflarından biri "like" ve "whatever" :) ) açısından kesinlikle hitap ettiği okur yaş grubunu iyi tanıyan ve anlayan bir yazarın elinden çıktığı çok belli.
Hazel ve Augustus, yine benzer romanlardaki karakterlerin aksine, kendi trajedileri kadar çevrelerindekilerin de onları sevmenin bir sonucu olarak yaşadıkları trajedinin son derece farkındalar. Toplumun "hasta"yı nasıl ötekileştirdiğinin ve çoğu kültürel ürünün kanseri nasıl çizmeyi tercih ettiğinin ve romantize ettiğinin de.. The Fault in Our Stars, ağırlıklı olarak bir aşk hikayesi olmasına rağmen kanseri tüm çirkinliği, tüm korkunçluğu ile ele alıyor ve romantizm uğruna ne karakterlerinin hastalıklarını ne de maruz kaldıkları davranışları görmezden gelmiyor. Aksine bunların üstüne gidiyor, benzeri romanların bunun tersi olan seçimlerini okurunun fark etmesi için elinden geleni yapıyor.
Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda, kesinlikle aşkın ön planda olduğu bir kanser anlatısı olduğu için göz ardı edilmemesi gereken, John Green'in hem Youtube hem de yazınıyla son yıllarda yakaladığı başarıyı anlamada önemli bir yer tutan ve YA okuyucusu olmayan yetişkinlerin de yadırgamadan ve sıkılmadan okuyabileceği bir kitap The Fault in Our Stars. Başrollerinde Shailane Woodley ve Ansel Elgort'un olduğu film uyarlamasının fragmanı için ise buyurunuz: