14.2.12

Adele'in Alamet-i Farikası: Elçiye Zeval Olmaz

Aslında buradaki ilk müzik yazımın gittiğim bir konserle ilgili olmasını istiyordum, hatta geçen haftaki Cat Power konseri için böyle umutlarım vardı, çektiğim fotoğrafları da kullanırım diye düşünüyordum ama konser sırasında başımıza gelen rezilliklerin haddi hesabı olmayınca o umutlarım maalesef suya düştü. Bu konser hakkında başka platformlarda yeterince yazdığımdan bu konuyu daha fazla uzatmayayım, hatta mümkünse o günü tamamen unutayım istiyorum :) Ama konudan habersizlere şu ve şu yazıları tavsiye ederim.


Bu yazının konusu başlıktan da çıkarabileceğiniz üzere Adele. Öncelikle en baştan söyleyeyim: Ben Adele'i çok seviyorum. Albümleri kendi alanında çok başarılı, bize olmayan bir şeyi pazarlama derdinde değil, kendi şarkılarını kendi yazıyor dolayısıyla vokalden ibaret değil, sahnede görmeye alıştığımız insanlar gibi görünme derdinde değil, röportajlarını izlediğinizde son derece eğlenceli, celebrity tribi olmayan mis gibi bir insan... 
Ancak Pazar günkü Grammy töreninde aday olduğu her kategoride ödüle layık görülmüş bu 23 yaşındaki güney Londralı hakkında dün çıkan Grammy haberlerini okurken ve bugün de Vogue'da çıkan fotoğraflarına bakarken kendisi hakkında uzun zamandır dikkatimi çeken ama adını koyamadığım sıkıntının ne olduğunu sonunda fark ettim. 
Adele'i neden bu kadar seviyoruz, hiç düşündünüz mü? Aslında "seviyoruz" demek de doğru değil, şöyle diyeyim, Adele'i neden medya bu kadar çok seviyor ve bizim de sevmemizi istiyor? Tabi ki Türk medyasından değil Amerikan medyasından bahsediyorum :) Yukarıda kendisi ile ilgili saydıklarımın eminim bunda etkisi büyüktür, ancak bu sempati propagandasının, Julia Roberts'ın Entertainment Weekly'ye Adele imajı üzerine bir güzelleme döktürmesinin, her dergi kapağında karşımıza çıkan yüzünün altına bir aşk acısı başlığının atılmasının, obsesife yaklaşan eski sevgiliye ithaf edilmiş şarkı sözlerinin bu kadar yüceltilmesinin tek sebebi sizce Adele'in başarılı bir müzisyen ve vokal olması mıdır? 


İsterseniz meseleye bir de yakın zamanda hayatını yitiren, bir başka İngiliz Amy Winehouse'u Adele'in yanına koyarak bakalım. Adele kadar başarılı, kendi müziğini kendisi yapan, vokaliyle ön planda olan, şarkılarında aşk acısından bahseden ama kendini kurban rolüne belki daha az dramatik bir şekilde yerleştiren bir başka kadın.. Aradaki fark, medyaya sunuluşlarındaki, aldıkları alkışlardaki fark ne kadar belirgin değil mi? Satış rakamları arasındaki farktan bahsetmiyorum bile, nitekim Vogue'da okuduğum kadarıyla 21 sadece Amerika'da 7 milyon satmış.


Açıkçası konuyu böyle enine boyuna düşününce ortaya çıkan tablo Amerikan medyasının gelenekselci ve erkek egemen tutumunun dolaylı da olsa Adele promosyonuna ne kadar fayda sağladığının bir göstergesi. Adele'in müziği üzerinden çizdiği imaj, aşık olmak için yaşayan, kendini sevgilisi ya da kocası üzerinden tanımlayan, tek amacı mutlu son olan kitle psikolojisinin kültür-sanat ayağı için biçilmiş kaftan. Bu aşkla mutluluk projesinin 19 ve 21'de başarısız olması da tabi ki en başta bahsettiğim sempatiyi körükleyen bir "trajedi". Tüm bu albümler sonunda ortaya çıkan hak ettiğini bulamayan, aşkından olan sevgilisi olmadığı için yarı-başarılı ve nihayetinde mutsuz kadın portresi de cabası. 


Burada, medya destekli kitle sempatisi meselesini bu kadar açmışken işin daha çirkin kısmına da değinmeden geçmek istemiyorum. Bu konuyla ilgili ister beni elçiye zeval olmaz diyerek hoş görün, ister kötü niyetli deyip geçin ama altını çizmeden de geçmek istemediğim bir şey bu: Adele kilolu bir kadın. Dolayısıyla, medyanın ana kitlesi, okur kitle, medya ürünlerini satın alan kadın kitle için tehdit ya da kıskançlık unsuru olmayacak, aşk acısı çeken, çoğu dergiye sadece yüzüyle (bikinili ya da çıplak vücuduyla değil) kapak olan, sevgilelerinin/kocalarının fantazilerini süslemeyecek bir kadın. Her ne kadar bu özellikleri altı çizile çizile övülüp göğe çıkarılsa da, vücudu üzerinden kendi müziğini satmaya uğraşmadığı için övülse de, özellikle Amerikan ünlü dünyasından gördüğü bu sempatinin, medya tarafından İngiliz bir vokalistin bu kadar desteklenmesinin ve ne yazık ki bu başarısının altında bu çirkin diskurların olabileceğini de, Amy Winehouse, hatta daha da yakın zamandan Whitney Houston örnekleriyle yanyana bir düşünelim. Sizce bunların hepsi sadece bir tesadüf mü? :) 

Bu arada Adele'in mükemmel ve bence yine çok eğlenceli Vogue röportajını okumamazlık etmeyin! Vogue'u çoğu rezil derginin yaptığı gibi sadece portre fotoğraflarını değil kısmen de olsa boydan fotoğraflarını da kullandığı için takdir ediyorum.

1 comment:

irigitte fardot said...

yerinde bir tespit.
elçiye zeval olmaz.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...