1.3.12

21 Şubat 2012 St Vincent Konseri

Bir hafta geç yazılmış bir konser yazısının ne kadar kıymet-i harbiyesi olacaktır bilmiyorum, nitekim konserle ilgili bir şeyler okumak niyetiyle internette yazı arayanlar muhtemelen o işi konserden sonraki gün, bilemediniz iki gün sonra yapmış, kısacası yorum, paylaşım vs ihtiyacını çoktan gidermiştir. Amma velakin, bir yerlere ulaşsın ya da ulaşmasın, konserde çektiğim fotoğraflara ancak haftasonu ilgi gösterebildiğimden benim yazı aşkım yeni depreşti ve ancak şimdi yazabilecek zamanı bulabiliyorum :)
Öncelikle şunu söyleyeyim, St Vincent'ın Strange Mercy Avrupa turu kapsamında İstanbul'a da uğrayacağı haberini okuduğumdan beri bu konserle ilgili beklentilerim ve heyecanım son derece yüksekti. (O vakitler de Cat Power rezilliği henüz yaşanmadığından bir konserle ilgili herhangi bir negatif beklentiye girmemi gerektiren bir şey de olmamıştı zaten.) Strange Mercy son zamanlarda dinlediğim en iyi albümlerden biri olmasının yanı sıra en çok dinlediğim albümlerden de biriydi, Annie Clark çeşitli canlı performans videolarından gördüğüm kadarıyla sahnede mükemmeldi, Strange Mercy önceki albümlerine de bayıldığım göz önünde bulundurulursa, açıkçası bir konser için bu kadar güzel hissiyat toplamı = bundan iyisi şamda kayısı gibi bir durum söz konusuydu benim için.


Bunca kişisel ve belki de gereksiz ayrıntıyı neden  anlattığıma gelirsek.. Söz konusu olan bir kültür-sanat ürünü olunca beklentinin realiteyle uyuştuğu anlar bu ürünlerin takipçileri için son derece nadirdir. Dikkat edin, ne zaman arkadaşlar arasında bir film, albüm, kitap sohbeti olsun, mutlaka biri "Hakkında okuduğum kadar iyi değilmiş," ya da "Beklediğim gibi çıkmadı," der. Eminim St Vincent konseri de katılımcılarından bazıları için öyle olmuştur ama kendi adıma beklentilerimin karşılandığı hatta aşıldığı, "İşte konser böyle olmalı, işte bunun için canlı müzik bambaşka, işte bunun için bu kadar para verdik," dediğim, son derece eğlendiğim, karşımdaki müzisyenin dinleyicisini çok önemsediğini, orada olmaktan çok mutlu olduğunu, İstanbul'da olmanın onun için önemli bir şey olduğunu hissettiğim bir gece oldu benim için. Dolayısıyla, St Vincent sevgim, albümlerini, özellikle de Strange Mercy'yi dinlerken aldığım zevk bu konser sayesinde artık çok daha bambaşka bir sevgi, çok daha büyük bir zevk. 


Konser, Strange Mercy'den ilk dinleyişimden itibaren favorim olan Surgeon ile başladı ve ağırlıklı olarak yine Strange Mercy'den şarkılarla devam etti. Annie Clark'ın seyirciyle iletişimi ve enerjisi çok yerindeydi bütün gece boyunca, ister istemez bütün tur boyunca böyle olup olmadığını sorgulattı bana. Şarkı aralarında çalacağı sonraki şarkının hikayesinden ya da İstanbul'da neler yaptığından bahsetti. Salon'un üst katında ayaklarını balkondan sallandırarak oturmuş izleyicilere "Çok sevimli görünüyorsunuz o halinizle," dedi, grupça hamama gitme hikayelerinden bahsetti. Sonlara doğru kendini kaybetip seyircilerin arasına atladı, o vakte kadar önlerde olduğumuz için sevinen ben ve arkadaşlarım arkada kalan ve o neler olduğunu bizden daha iyi görebilenleri bayaa bir kıskandık :) Sahneye geri döndüğünde de gitarını sahneden attı, ve sanırım izleyicilerden biri o an ufak bir kaza geçirdi çünkü konser sonunda Annie'nin sahne önüne ilerleyip "İyi misin? Özür dilerim," gibi şeyler söylediğini duyduk. Ancak bu sahnede kendini kaybedip seyirci yaralama :) durumu İstanbul'a özel değilmiş, nitekim birkaç gün sonra Twitter'da Londra'da da birini seyircilerin üzerine atlarken tekmelediğini okudum :)) Gülüyorum çünkü İstanbul'daki şahane konserinden sonra bana o tekme bile sinir bozucu ya da talihsiz gelmiyor. Tekmeyi yiyene de gelmemiş yine Twitter'daki konuşmalarından çıkardığım kadarıyla. 
İzleyicinin de keyfinin son derece yerinde olduğunu, Paris is Burning ve Cruel'ın özellikle çok istek alan şarkılar olduğunu da söyleyeyim. Cruel tabi ki çalındı ancak Paris is Burning kursaklarda kaldı. Ben favori şarkılarımdan olmasa da Marry Me'yi de dinlemek isterdim ama playlistlerinde yoktu sanırım ki çalmadılar. Hiç aklımda olmamasına rağmen Marrow en çok eğlendiğim şarkı oldu. Bis'teki The Party ise bambaşkaydı.. Bir saati aşkındır sahnede olmasına rağmen o kadar vokal ağırlıklı bir şarkıyı alnının akıyla detone olmadan söylemesi de açıkçası takdire şayandı. 
Kısacası bir daha gelse bir daha gitmeyi ciddi ciddi düşündürecek, müziği ve kendisi hakkında bütün hislerimi/düşüncelerimi bambaşka bir seviyeye yükseltmiş, beni "hayran" yapan bir konserdi. Çok yaşa Annie Clark!

Önemli Not: Fotoğraflar tarafımdan çekilmiş olup tüm hakları yine bana aittir. Kullanmak isterseniz lütfen herseyaydinlandi@yahoo.com a mail atınız. Teşekkürler!

No comments:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...