14.6.12

Mary Poppins: Uyarlama Kurbanı Bir Klasik


Burayı epeyce boşlamışım. Boşlamışım diyorum çünkü boşladığımın bile farkına yeni varıyorum :) Karşıma hakkında birkaç laf etmeden duramayacağım bir şey bu arada çıkmamış olacak, çünkü P.L. Travers klasiği Mary Poppins kitaplarından uyarlama 1964 yapımı filmi izleyince kendimi burada buluverdim.
Mary Poppins'i okumasanız bile az çok sinema, edebiyat, hele de müzikal ile ilgiliyseniz ismini duymamış, ya da kendisi hakkında bir fikir sahibi olmamış olmanız pek muhtemel değil. Yani Mary Poppins, tam o varlığını yok sayamayacağınız, mutlaka kendini bildiren klasiklerden. Ama yine de, kitapları okumamış olanlar için aslen filme odaklanacağım bu yazıda küçük bir özet geçeyim istiyorum: Bay ve Bayan Banks, dört çocuk sahibi, ortalama zekada ve çocuklarına düşkünlükte bir çifttir. Bir gün dadıları onları terk edince kendilerini yana yakıla yeni bir dadı ararken bulurlar ve işte tam bu noktada hikayeye elinde şemsiyeyle arkasına doğu rüzgarını katmış olan Mary Poppins uçarak girer. Mary Poppins, cadı mıdır, büyücü müdür, nedir kimse bilmez, ancak Banksler'in büyük çocukları Jane ve Michael'ın bildiği bir şey vardır ki, o etraftayken olağanüstü şeyler olmaktadır. Mary Poppins, daha sonra bu olağanüstü şeylerin olduğunu inkar etse ve bu şeyler asla Bay ve Bayan Banks etraftayken gerçekleşmese de.. Mary Poppins, bunları inkar etmekle kalmaz, çocukları yalancılıkla ve alaycılıkla suçlar, kendisi son derece katı ve sapına kadar İngiliz'dir :) 
Bundan sonrası da her biri ayrı bir bölümde işlenen maceralardan ve Mary Poppins'in gelip gitmelerinden ibaret zaten.. Düşününce ortaya çok bütünlüklü bir film çıkarmaya yeterli bir malzeme gibi görünmüyor; ama Robert Stevenson imzalı ve 5 Oscar'lı Mary Poppins isimli yapımı bu zorluk yıldırmamış ve aynen kitaptaki gibi parçalı maceralardan oluşan bir film ortaya çıkmış.
Buraya kadar her şey iyi hoş ve beklenir, ancak filmin kitaplara yaklaşımında ve her uyarlamada artık farz olmuş üzerinde yaptığı değişikliklerde çok enteresan, çok da ne olduğunu çözemediğim bir alt-diskur söz konusu. Öncelikle, ağırlıklı olarak (Türkçe'ye Kelime Yayınları tarafından Mary Poppins - Gökten İnen Dadı adıyla kazandırılmış) ilk kitaba odaklanan filmde, karakterlerin rol dağılımında kitaplar arasında büyük farklılıklar var. Mary Poppins serisi Banks çocuklarına, özellikle de Jane ve Michael'a odaklanır. Bu seri her ne kadar adını Mary Poppins'ten alsa da Jane ve Michael'ın hikayesi, onların Mary Poppins'le yaşadıkları hayatın hikayesidir. Filmde, Jane ve Michael kesinlikle 2. hatta ve 3. planda. Mary Poppins bile 1. planda demek çok zor, çünkü Mary Poppins'e -çok alenen olmasa da- bir erkek partner seçilmiş. Kitaplarda karşımıza Mary Poppins'in arkadaşı ve onun "büyüsünün" farkında olanlardan biri olarak çıkan Kibritçi Bert, filmde neredeyse Mary Poppins kadar baskın bir karakter. Açıkçası bu seçimi anlamlandırmak, filmin kendisinden yola çıkarak çok zor, dolayısıyla ben bunu 60lar Amerikan sinemasında gördüğüm kadın karakterlere yaklaşımdan yola çıkarak müzikal bir filmi Mary Poppins gibi filmdeki diğer şapşal kadınlardan farklı, kadın bir ana karakterle kurgulama çekincesine bağlıyorum. Filmi çocuklar odaklı yapmamak ise gişe kaygısından olsa gerek. 

Kısacası Bert, Mary Poppins'in yoldaşı olarak çizildiğinden ve filmdeki bu varlığını hikayeden çok uzaklaşmadan açıklayabilmek için kitaplardaki birden fazla karakterin rolünü üstlenmiş. Bert, Mary Poppins Jane ve Michael ile gülmekten havalara uçan amcasını görmeye gittiğinde orada, Jane ve Michael Bay Banks'i bankada ziyarete gittiğinde orada, hatta kitaplarda hiç olmayan tamamen kendisine odaklı bir baca temizleme macerası bile var. Dick Van Dyke'ın Amerikalı olmasına rağmen mükemmel bir İngiliz aksanıyla son derece keyifli canlandırdığı bu karaktere, kitapları okumadıysanız bayılmanız, okuduysanız bu her yerden çıkan haline gıcık olmanız kuvvetle muhtemel.
Bu kendinden emin, zeki, özgüven sahibi kadın karakter odaklı öyküden kaçınma kaygısı, dönem itibariyle bir nevi anlaşılır olsa da, Bay Banks'in bu kadar "otorite" olarak çizilmesini, devamlı Mary Poppins'e bir tehdit olarak çizilmesini anlamlandırmak biraz zor. Nesi zor diyecekseniz, şöyle ki: Bay Banks Mary Poppins'in "saçmalıklarını" onaylamasa da, film boyunca ciddiyeti, banka sistemi içindeki duygudan yoksun, normu dikte eden hali yüzünden eleştiriliyor ve cezalandırılıyor. Ama bu eleştirmeler ve cezalandırmalar hep çocuğun poposuna şaplak seviyesinde kalıyor. 2 kuruşunu Kuşçu Kadın'a vermek isteyen Michael'ın parasını diğer yaşlı ve sistemin bekçisi bankacılar ile zorla küçücük çocuğun elinden almaya çalışan Bay Banks, bu rezil portre ile yere geçirildikten 5 dk sonra Bert tarafından çocukları ağlatan bir "Ama babanızı da anlayın, size o bakıyor ama ona bakan kimse yok," gibi son derece duygu sömüren bir monologla aklanıyor. Mary Poppins'i onaylamazken yine onun numaralarından biri yüzünden işinden olup Mary Poppins-vari saçmalıkları benimseyip, "doğru yola" gelecekmiş gibi çizilirken, filmin sonunda bir bakıyorsunuz ki Bay Banks'i kovan banka sahibi Banks'in saçmalığına gülerken ölmüş ve yerine geçen oğlu Banks'i affetmiş bile! Peki o zaman neden izledik Bay Banks'in "zalimliğini", gereksiz ciddiyetini biz? Anlamlandırmak çok güç.. Hele kitapta bu rol dağılımlarının hiçbiri söz konusu değilken, hatta Bay ve Bayan Banks Mary Poppins'in varlığından, dolayısıyla çocuklarına bakma sorumluluğunun üzerlerinden kalkmış olmasından son derece memnunken, şimdi onlardan güç sahibi olanı filmin ortasına yerleştirmek de ne oluyor? Hem de önce yerin dibine sokarmış gibi yapıp sonra "Al sana gücün ve paran elden gitmedi, korkma," demek için..

Bunlar en göz ardı edemeyeceğim tarafları oldu bu uyarlamanın. Tabi, tüm bunlar karşınızdakinin keyifsiz bir film olduğunu düşündürmesin. Kitapları bilmesem son derece keyifle izleyebilirdim hatta.. Ancak Mary Poppins gibi bir seriye, karaktere, üstelik de P.L. Travers'in danışman olarak göründüğü bir filmde bu kadar müdahale edilmesi, olay örgüsünün bu kadar yersiz ve uygulamada başarısız söylemlere oturtulma çabası beni epey soğuttu. Filmin sonunda Mary Poppins giderken kimsenin arkasından ağlamaması, "gitme" dememesi de cabası. Kitapları okuyanlar bilecektir, Mary Poppins'in gelip gidişleri çocukların hayatında hep çok önemlidir, her gidişleri adeta bir travmaya sebep olur. Burada, Mary Poppins giderken papağan saplı şemsiyesi dile gelip "Bak çalıştın ettin, çocuklar babalarına olanlar karşısında seni unuttu," diye bir ayar bile çekiyor :) 
Kısacası, Julie Andrews'un ve Dick Van Dyke'ın performasları için izlenebilecek bir film karşınızdaki. Kitapları okuduysanız benim gibi yüzünüz ekşiyecektir ama okumadıysanız, sizi ortalama bir film bekliyor. 

No comments:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...