27.3.13

Homeland'in 1. Sezonunun Ardından


Evet, evet, biliyorum.. Homeland 2. sezonunu tamamladı, 3. sezonu bu yılın Eylül'ünde başlayacak. Ancak ben dizinin ilk sezonunu henüz bitirdiğimden, yani Homeland trenini biraz geç yakaladığımdan hakkındaki yazım da gecikmeli oluyor haliyle. Yine de niyetim 2 sezonu da bitirdikten sonra hakkında bir şeyler yazmaktı ama 1. sezonu o kadar beğendim ki, yazmadan duramadım :) Şimdiden izlemeyenleri uyarayım, bu yazı spoiler içerebilir! Ve de Homeland'i spoiler'sız izlemek diziden aldığınız keyfi ciddi ölçüde etkiliyor.
Yayınlanmaya başladığı 2011'den beri Golden Globe, Emmy gibi başlıca dizi ödüllerini bolca kategoride silip süpüren ve Mad Men gibi bu açıdan insanları bıktıracakmış gibi görünen Homeland Amerika için hassas ve neredeyse hep güncel olan Orta Doğu kaynaklı terörü konu ediniyor. Irak'ta kaybolan ve öldü zannedilen asker Nick Brody 8 yıl sonra Amerikan askerleri tarafından kurtarılıyor ve ülkesine kahraman olarak geri dönüyor. Irak'ta görev yapmış başarılı (ama bir o kadar psikolojisinden şüphe edilecek kadar işine "bağlı") CIA ajanı Carrie Mathison ise, kaynaklarından birinden seneler önce aldığı bir duyum yüzünden Brody'nin  terörist Abu Nazir için çalıştığından şüpheleniyor. Dizinin ilk sezonu (tahminimce 2. sezonu da) boyunca Carrie'nin CIA üssünde ona güvenen neredeyse tek ajan Saul'ün desteğiyle şüphelerini mesleki etiğe uymayacak yolları da zorlayarak araştırmasını izliyoruz.
Carrie Mathison'ı, bir ölçüde de Homeland'i izlemeye değer kılan, onun bu son derece sorunlu metotları ve karakteri aslında. Diğer Hollywood yapımlarının aksine CIA (ya da FBI) Homeland'de olağanüstü işler başaran, her yerde, her olayda gözü kulağı olan ve felaketleri önleyen bir örgüt değil. İlk sezon boyunca Carrie'nin sadece iç güdüleri (belki de paranoyak/obsesif yapısı demek daha doğru) ile Brody hakkında birçok gerçeği öngördüğüne, ama bu öngörüler yasal metotlar ya da somut delillerle desteklenmediği için kaale alınmadığına şahit oluyoruz örneğin. Dizinin klişe Hollywood CIA / FBI yapımlarından bir farklılığı da "düşman"ı öcüleştirmemesi ve mutlak kötü olarak göstermemesi. Yanlış anlaşılmasın, dizide El Kaide'nin ve terör eylemlerinin sorumlusu olarak karşımıza çıkan Abu Nazir hala terörist. Ama karşımıza Brody'nin sempati gösterdiği, hatta sevdiği bilgili ve kültürlü bir adam olarak çıkıyor. Hem İngilizce hem de kendi dilini konuşuyor. Dini ve ibadetleri karikatürize ya da yüzeysel olarak yansıtılmıyor. Carrie'nin bulunduğu CIA birimi de Orta Doğu konusunda son derece bilgili ve önyargısız.
Dizinin Orta Doğulu karakterlerine ve terör meselesine yönelik bu "ilerici" yaklaşımı ne yazık ki kendini Carrie'ye ve Tom Walker'a yaklaşımında göstermiyor. Carrie, dizideki ve CIA'deki tek etkin kadın karakter ve devamlı etrafındaki insanlar tarafından ciddiye alınmayan, fikirlerine, teorilerine "abartı", "saçmalık" yaftası yapıştırılan, ve nasılsa (?!!) bu durumu senaristler tarafından psikolojik bir problemle desteklenen tek karakter. Etrafında dönen olaylar konusunda neredeyse her seferinde haklı çıktığını gördüğümüz, yediği içtiği işinden ibaret olan Carrie Mathison, sezon sonunda etrafındaki erkekler (bunlardan biri de aşık olduğu Brody) tarafından "iyi" olmadığına inandırılarak şok terapi görmeye itiliyor.
Tom Walker meselesi ise ne yazık ki birçok kültürel üründe çok daha sık karşımıza çıkan bir mesele. Irak'ta beyni yıkanmış, El Kaide tarafına çekilmiş iki askerden bir diğeri olan Tom Walker, senaristler tarafından Brody'den çok daha farklı bir şekilde çiziliyor. Brody'nin motivasyonlarına dair (Issa'nın ölümü) açıklamalar karşımıza sunuluyor, onun Irak'taki anılarına geri dönüyoruz, ülkeye döndükten sonra ailesi ile birlikte geçirdiği süreci yakından gözlemliyoruz... Ama Tom Walker'ın ülkesine ihanet edecek hale nasıl geldiğini bilmiyoruz. Ve de ne tesadüftür ki, Tom Walker, bu ikilinin zenci olanı (?!).. Brody devamlı özdeşleşilebilir bir karakter olarak karşımıza çıkar, hatta son bir-iki bölüme kadar Carrie'nin paronayasının kurbanı, örnek vatansever, örnek asker olarak çizilirken, Tom Walker hep korku kaynağı ve suikast girişiminde bulunması korkuyla beklenen bir tetikçi. Ve Brody'nin aksine Abu Nazir'in verdiği görevi harfiyen yerine getirmesine rağmen sezon sonunda saçma sapan bir açıklamayla Abu Nazir'in emriyle Brody tarafından öldürülüyor. Walker'ın dizi boyunca ettiği laf sayısını saymak bile mümkün, karakterine verilen derinlik ve gösterilen ilgi bu kadar az.
Üzerinde yeterince konuşulmadığını, tartışılmadığını düşündüğüm için Homeland'deki bu problemli/ayrımcı noktalara ağırlık verdim, ancak bunlar sizi karşınızdakinin kötü bir TV dizisi olduğu yanılgısına itmesin. Aksine, çok başarılı bir hikaye anlatımı ile, çok derinlikli ve üzerinde iyi çalışılmış karakterlerle karşı karşıyayız Homeland'de. 1. sezonun bir buçuk saatlik son bölümü yakın zamanda izlediğim çoğu filmden (yakın bir konuyu izleyen ve ödüle boğulmuş Argo'dan örneğin) çok daha başarılı bir işti. 2. sezonuna başlamak için sabırsızlanıyorum.

No comments:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...