9.7.13

Man of Steel: Superman'in Günümüz Dünyasında Varolma Çabaları


SPOILER İÇERİR!

Superman, en çok bilinen süper kahramanlardan olmasına rağmen 26 sene önce 4. ve son filmi gösterime giren ilk franchise'ın sonlanmasından beri büyük ekranda başarılı olamamış bir karakter. Superman'in kaderini benimsemeden önceki yıllarını işleyen Smallville'i bir kenara bırakırsak, bu böylesine popüler bir karakter için oldukça uzun bir süre. Tabii bunun sebebi film takipçilerinin Superman'i sinemada görmek istememesi, ya da stüdyoların Superman'e para yatırmaktan çekinmeleri değil.. Superman 2006'da Superman Returns adıyla Bryan Singer yönetmenliğinde tekrar sinemaya uyarlandı. Ancak film en ince tabirle gişede patlayınca hem bir franchise ihtimali, hem de Superman'in sinemada yakın bir zamanda tekrar görünme ihtimali rafa kalkmış oldu. O filmden 7 yıl sonra Superman yeni bir uyarlama, yönetmen ve oyuncu kadrosuyla tekrar karşımızda. Ve de bu sefer son derece hırslı bir proje olarak.
Man of Steel, 1978'deki ilk sinema uyarlamasında olduğu gibi Superman'in gezegeni Krypton'da başlıyor. Krypton, doğal kaynaklarını tüketmiş, ölmek üzere olan bir gezegendir. Jor-El ve karısı Lara, yeni doğan oğulları Kal-El'i kurtarmak için onu Dünya'ya gönderirler. Amerika'nın kırsal eyaletlerinden birine iniş yapan Kal-El, onun "özel" olduğunu bilen Jonathan ve Martha Kent tarafından evlat edinilir, Clark Kent ismini alır. 1978 tarihli filmde Superman'in hikayesinin bundan sonrası, Clark'ın The Daily Planet'te sakar, ürkek bir alter-ego ile herhangi biriymiş gibi davranıp bir yandan da Superman kostümü içinde kötülerle "savaşması"ndan ibaret. Bir de Daily Planet'teki iş arkadaşı Lois Lane'e olan aşkı var tabii ki. Bunların dışında, sadece 78 tarihli filmde değil, bu franchise dahilindeki 4 filmde de, Clark Kent doğuştan iyilik timsali, insancıl, kriptonit haricinde yenilmez, devamlı gülümseyen, herkesin sevgilisi bir iyi niyet maskotu olarak çiziliyor. Yani Superman bu uyarlamalarda açıkçası baya sıkıcı. 


Zack Snyder yönetmenliğindeki Man of Steel projesi, karakterin bu tek boyutluluğunu yenmek, onu 2010'larda ciddiye alınabilecek derinlikte bir karakter olarak yeniden tanımlamak için büyük bir çaba sarf etmiş. Öncelikle, orijinal franchise'daki Superman'in kahraman olma hikayesinden çok daha ayrıntılı bir arka plan hikayesi ile karşı karşıya kalıyoruz Man of Steel'de. Bu Clark Kent'in sorgusuz bir insan sevgisi ve iyilik yapma güdüsü yok. Kimliği ile, güçleri ile ciddi sıkıntıları var. Henüz pelerini üzerine kuşanmamış. Etrafında olan kaza, facia gibi durumlarda güçlerini kullanarak insanlara yardım ettiği durumlar kendisine pahalıya mal olmuş, sürekli yer değiştirmek, kimliğini saklamak zorunda kalmış. Sırf kimliği açığa çıkmasın diye babası Jonathan'ın ölümüne göz yummak zorunda kalmış. Kendini "Superman" olarak adlandırmayan, kendi rızasıyla tayt giyip pelerin kuşanmayacak bir adam karşımızdaki. Peki ne oluyor da Superman, Superman oluyor? İşte filmi çekici ve izlenmeye değer kılan da, karakterin kendi içinde yaşadığı, ancak günümüz dünyasında mümkün olabilecek (70ler'de olamayacak örneğin) bu karamsar ikilem ve maruz kaldığı durumlar. 
Man of Steel'de Superman'e bu üç boyutluluğa kazandırmaktan sorumlu iki isim var: İlki, Batman franchise'ında da bu filmde de senaryo öykülerinden sorumlu David S. Goyer, diğeri de Batman'in can damarı, bu filmde de senaryo üzerinde çalışmış olan Christopher Nolan. Bu ikiliden beklenebileceği üzere filmin en başından itibaran, Krypton'dan Dünya'ya uzanan bir distopya söz konusu. Krypton, sadece doğal kaynakları tükenmiş bir gezegen değil. Gezegende doğal yollarla çocuk yapılmıyor, "üretilen" çocukların toplumda benimseyecekleri roller onlar doğmadan belirleniyor. Kal-El, yani Superman, yüzyıllar sonra Krypton'da doğal olarak dünyaya gelmiş ilk çocuk. Krypton yok olmadan önce, gezegenin yönetiminden memnun olmayan ordu generali Zod bir darbe teşebbüsünde bulunuyor ve gezegenin en büyük suçlarından birini işleyerek konsül üyelerinden birini öldürüyor.
Clark Kent de, içinde yaşadığı toplumun kendisini nasıl karşılayacağından emin değil. Bu yüzden kimliğini uzunca bir süre gizliyor, ancak Zod, onun Dünya'da olduğunu öğrenip gezegeni tehdit edince insanlara teslim oluyor. Giydiği Superman kostümü, kendini bir kahraman, kurtarıcı olarak gördüğünden değil. O kostüm, Krypton vatandaşlarının zırhlarının altına giydikleri sıradan bir kostüm ve Superman'in kahramanlığından çok nereden geldiğine işaret ediyor. Göğsündeki "S" de yine gezegenin simgelerinden biri ve "umut" anlamına geliyor. 


Tüm bunların yanı sıra, Man of Steel'in bir başarısı da Clark Kent ve Lois Lane arasındaki ilişkiyi işleme biçimi. İlk franchise'da Lois ne kadar başarılı, aklı selim bir gazeteci olarak çizilse de Superman'in karşısında devamlı ayılıp bayılıyordu. Ayrıca tüm zekasına rağmen Superman ve Clark Kent'in aynı kişi olduğunu çözmesi epey bir vakit alıyordu. (Bu arada bu konuyu Man of Steel'in ikinci filminde nasıl işleyeceklerini çok merak ediyorum. Umarım yine "Gözlüklerle tamamen tanınmaz birine dönüşüyor" masalına maruz bırakılmayız.) Amy Adams'ın Lois Lane'i çok daha ayakları yere basan, insanı izlerken utandırmayacak bir Lois Lane. Clark Kent'in sırrını ilk kez o çözüyor ve buna rağmen onu afişe etmiyor. Gezegenini ve Clark'ı kurtarmak için uzaylılarla karşı karşıya gelecek kadar cesur ve onları alt edecek kadar zeki. Tabii yine birçok kez Superman tarafından kurtarılıyor, ancak aralarındaki ilişki tamamen eşit ve adil bir ilişki. Bunu görmek, kadın-erkek ilişkilerinin son derece problemli çizilmeye devam edildiği günümüz popüler sineması adına beni çok mutlu etti. Filmin sonunda Clark Kent, diğer uyarlamalardan bildiğimiz üzere The Daily Planet gazetesinde çalışan Clark Kent'e dönüşüyor. Onun sırrını Lois'in nasıl taşıyacağı, aralarındaki dinamiğin nasıl olacağı da, bundan sonraki film için bir merak unsuru. 
Ağırlıklı olarak hikayeye odaklandım, farkındayım, ama oyunculara da hakkını teslim etmek lazım. Henry Cavill, Superman rolü için gerçekten karakterinin insan olmadığına inandıracak kadar fiziğini değiştirmiş. Böyle bir değişimin nasıl bir çalışma gerektirdiğini düşünmek bile istemiyorum. Diğer tüm rollerde de çok ve büyük ödüllü isimler var. Lois Lane'i Amy Adams, Superman'in babası Jor-El'i Russel Crowe, Dünya'lı babasını Kevin Costner, Dünya'lı annesini Diane Lane, bu filmin kötüsü General Zod'u ise Michael Shannon canlandırıyor. Daha burada sayıp kafanızı şişirmek istemediğim başka birçok rolde de hep tanıdık ve başarılı isimler var. Bu da filmin çıtasını gerçekten çok yükseltiyor. Ben özellikle Michael Shannon'ın General Zod portresinden çok etkilendim. Shannon kendi jenerasyonunun en iyilerinden, hatta belki endüstrisinin en iyilerinden, ama nihayetinde bir çizgiroman uyarlamasında böyle bir performans sergilemek çok az oyuncunun harcıdır diye düşünüyorum. Sırf onun için bile izlenir Man of Steel. Ama siz yine de bence tüm bu bahsettiklerim, Henry Cavill'in "insan olamaz" güzelliği :) ve Hans Zimmer'ın şahane besteleri için de izleyin!
Follow on Bloglovin

No comments:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...