1.12.13

Açlık Oyunları 2: Ateşi Yakalamak

Franchiseların, YA serilerinin popüler kültürü domine ettiği ve satış rekorları kırdığı günümüzde, söz konusu ürünlere karşı önyargılı olmamak elde değil. Malum her yerdeler, sayıları çok fazla ve ağırlıklı olarak yeni yetmelere hitap ediyorlar. Üstüne üstlük bir de öyle vıcık vıcık aşk hikayeleri içeriyorlar ki, sormayın gitsin. Suzanne Collins imzalı Hunger Games / Açlık Oyunları serisinden ilk haberdar olduğumda, açıkçası ben de buna benzer bir şey beklemiştim. Ancak Açlık Oyunları bundan çok daha  fazlası çıkarak beni hem iyi anlamda şaşırttı, hem de benim bu türdeki favorilerim arasına girdi. 
Bildiğiniz üzere seri, bugünlerde ikinci filmi Catching Fire / Ateşi Yakalamak'ın gişe rekorları kırması ile gündemde ve sevinerek söylüyorum ki, gerçekten de kırdığı rekorları hak edecek kadar iyi bir yapım ile karşı karşıyayız. 
Serinin ve filmlerin ana hikayesini özet geçmek istemiyorum, çünkü sanırım hem herkesin artık az da olsa ne hakkında olduklarına dair bir fikri var, hem de bu yazıyı olabildiğince spoilersız tutmak istiyorum. Francis Lawrence imzalı, Jennifer Lawrence, Josh Hutcherson, Woody Harrelson, Sam Claflin, Jena Malone gibi isimlerin başrollerinde olduğu film de, bundan önceki filmde neler olduğunu hatırlatmadan ikinci kitabın başladığı yerden, yani oyunlardan birkaç ay sonra başlıyor. Durum kısaca şöyle:
Açlık Oyunları'nda Capitol'ü ters köşeye yatırarak galip gelen Katniss ve Peeta, yaşadıkları korkunç deneyime rağmen hayatlarına devam etmeye çalışmaktadır, ama Capitol peşlerini bir türlü bırakmaz. Her Açlık Oyunları kazananını olduğu gibi onları da, tüm districtleri gezip TV'de röportajlar verecekleri ve böylece Capitol'ün acımasız baskısını sağlamlaştırmaya çalışacakları bir "zafer" turu beklemektedir. Ancak, districtlerde Katniss ve Peeta'nın oyunlardaki başkaldırısını takiben direnişler başlamıştır. Capitol bu durumdan çok rahatsızdır ve Katniss ve Peeta'yı zor günler beklemektedir. 
Katniss'in yaşadığı baskı, korku ve travmayı, Jennifer Lawrence gerçekten insanı şaşkınlığa uğratacak kadar iyi canlandırıyor. Josh Hutcherson da Katniss'i kendini hiçe sayacak kadar çok seven Peeta Mellark rolünde yeterince inandırıcı. Ben ikili arasında pek inandırıcı bir romantizm tutturulduğunu düşünmesem de, filmin ana meselesi aşk olmadığından bu konunun bir sıkıntı yarattığını düşünmüyorum. Districtlerin yaşadığı baskı, zulüm, yokluk ve en sonunda başlattıkları başkaldırı da gerçekten çok iyi yansıtılmış. İzlediğinizin totaliter bir yapıya karşı başlatılan bir devrimin hikayesi olduğu, bunun da sadece zaferden değil, işkence, ölüm ve göz yaşından geçtiği , PG-13, yani 18 yaşından küçüklerin izleyebileceği bir film için o kadar iyi çizilmiş ki, Jennifer Lawrence'ın da performansı sayesinde çoğu sahnede tüylerim diken diken oldu.


Filmin kitabın yarattığı etki (ve de dehşete) bu kadar yaklaşabilmesi, açıkçası beklediğim bir şey değildi. İlk film Açlık Oyunları, ortalama üzeri ve iyi oyunculuklu bir filmdi sadece. Ateşi Yakalamak'ın ilk filmi bu kadar gölgede bırakmasının başlıca sebebi, bence yönetmen koltuğunda yaşadığı değişiklik ve bütçesindeki artış. Gary Ross ilk filmde ortaya fena bir iş çıkarmasa da, muhtemelen izleyiciyi hikayenin içine çekmek için seçtiği sallantılı kamera tekniğiyle filme ucuz bir korku filmi havası katmıştı. Ateşi Yakalamak'ta ise Francis Lawrence öncelikle bundan kurtulmuş. Film yine ilkinde olduğu gibi oldukça uzun, ama bu sefer senaryonun hızının çok iyi ayarlanmış olması sayesinde filmi izlerken vakit su gibi geçip gidiyor. Bunu da yine Gary Ross'un ilk filmin senaryo kredilerinde de yer almasına bağlamadan edemiyorum. Özel efektler, özellikle de oyunlarda ve Capitol'de, ilk filmdekinin gömlek gömlek üstünde ve Capitol terörünü insana iyice hissettiren cinsten. İkinci kitapta karşımıza çıkan serinin önemli karakterleri Finnick Odair ve Johanna Mason'ın, son derece yerinde bir seçimle Sam Claflin ve Jenna Malone'a gitmesi, yeni Game Keeper Plutarch rolünde Philip Seymour Hoffman gibi bir ismin olması da, Ateşi Yakalamak'ın ilk film Açlık Oyunları'na karşı avantajlarından. Açlık Oyunları, bu anlamda Amerika'nın Harry Potter franchise'ı gibi düşünülebilir, "ciddi" ve "ağır" hatta Oscar'lı oyuncuları kadrosunda barındıran bir YA franchise'ı olarak yani. 
Aslında film ve öyküsü üzerine, özellikle de polis baskısı meselesini bizim de toplum olarak yakından deneyimlediğimiz bugünlerde, söylenebilecek çok şey ve kurulabilecek çok paralellik var. Ancak spoilersız bir yazı yazma sözüme sadık kalmak adına, yazımı burada kesiyorum. Kısacası, "Şu YA serilerinden birine bir bakayım bakalım," diyenler için zaman ve paranızı hak eden sayılı yapımdan biri Açık Oyunları 2: Ateşi Yakalamak. Hayranları, hedef kitlesi için fazladan söylenebilecek bir şey yok, onlar zaten kesinlikle bir şekilde izleyecektir diye tahmin ediyorum. Bundan sonraki iki filmi sabırsızlıkla bekliyorum!

No comments:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...